6 Mart 2008 Perşembe

Kronik Muhaliften... 5

DÜŞÜNME

Düşünmenin düşündürmenin şuç olduğu bir dünyada yine de düşünmek ve belki biraz düşündürmek üzere yazdım bu yazıyı. Korkmadan söyleyebilmek için yazdım düşüncelerimi.
Üniversitede ilk sosyoloji dersinde hoca birey nedir diye sormuştu. Kimseden cevap yok. Aslında bildiğimiz birşeydi birey hepimiz bireydik nihayetinde yada belkide birey olduğumuza inanmış inandırılmış inandırmıştık. Birkaç kişi cevap verdik basmakalıp kelimelerle bize öğertilenlerle. Sonra hoca hiçbiriniz birey değilsiniz diye bağardı bize hiçbiriniz yeni bir şey farlı bir şey en önemlisi hiçbiriniz bu konuda kendi düşüncenizi ifade etmediniz. Bu da bir düşünceydi işte yargısının doğruluğunu tartışmadık ama o gün bir çoğumuz birey olmaya karar verdik.
Şimdi ben kendi düşüncelerimi yanlış bile olsalar ifade etmenin verdiği huzuru yaşıyorum. Çünkü insanın haksızlığa karşı sesini çıkarmayışının içinde ne derin yaralar açtığını öğrendim. Çünkü insan bile bile sustuğunda giderek insan olmaktan çıkmaya başlıyor. Huzursuz gece uykuları stresli bir ruh hali.
Babam 80 leri dolu dolu yaşamış biri. Ondan o günleri dinlediğimde hep üzülmüşümdür bugünki halime. Soruyorum kendime ben ve benim gibi gençler dünyanın o günden çok daha kötü olduğunu göremeyecek kadar kör müyüz? Yada bizler nasıl olur da kendimizle ilgili yaşamımızı nasıl devam ettireceğimizi yönlendiren olaylar hakkında bu kadar kayıtsız kalabiliyoruz? Neden o gün babamların inandığı gibi bir ideolojiye inanamıyoruz yada inanıp bu ideoloji uğruna kılımızı bile kıpırdatmıyoruz? Korkuyor muyuz? Önümüzde asılan düşünceler kurşuna dizilen fikirler var diye mi susmaktayız? Kendimizi mi koruyoruz yoksa fikirlerimizi mi? Hangisi daha erdemli ?
‘En sonunda, insanın ayrılmaz parçası olan her şeyin alış veriş ve pazarlık konusu olduğu zaman gelip çattı. Bu, o zamana kadar el değiştiren fakat ticaret konusu olmayan, erdem, duygu, kanaat, bilgi ve bilinç gibi şeylerin de ticaret konusu olduğu bir zamandır. Tek kelimeyle her şey ticaret konusu oldu. Bu genel kokuşma ve evrensel ölçekli alış - veriş dönemidir. Eğer ekonomik terimlerle ifade etmek gerekirse, bu, maddi olsun manevi olsun, her şeyin gerçek değerinin saptanması için pazara getirildiği bir zamandır."(Karl Marx Felsefenin Sefaleti) ’
Marx ’ın dile getirdiği öngördüğü bugünü ifade etme biçimi bazıları için ağar gelse de gerçek bu. Bizlere kapital ve küreselleşmiş bu dünyada bugün hayatta kalbilmek uğruna yarınları hiçe sayarak sadece tüketerek yaşıyoruz. İnsan bencilliğini kanıtlarcasına yarınlara hiçbirşey bırakmayarak. En kötüsü de bundan hiç gocunmayarak. Çünkü hep bir mazeretimiz var hayata karşı. Öyle öğrendik ya bir kere tamam sorgulamaya gerek yok. Evet doğru geçim derdi var insanların. Çünkü geçmişte de bugünü düşünmeyen sadece kendi geçim derdiyle uğraşan insanlar yarınları düşünenlere destek olmak yerine aman karışıklığa gerek yok dediler. Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın düşüncesiyle hareket eden bir zihniyet bugün bizlerin körelmiş köreltilmiş zihinlerimizin, korkularımızın, pes edişlerimizin, kırık inançlarımızın en az bizim kadar suçlusudur. Ve bizlerde bugün korkarak saklanarak düşünmeyerek yarınların suçlusuyuz.

Elinizi taşın altına sokmaktan korkmamanız dileğimle…

Hiç yorum yok: