30 Eylül 2009 Çarşamba

Ruhumla Karındaş - İ - E

yazmış bana ruhumla karındaş olan: o merak etti, çünkü "sen" diye birinin varolduğunu öğrendi..
irkildim. ben diye biri mi vardı diye. Yazdım: benliğini kaybetmiş birini merak etmek niye. sen diye bahsedilen yokuluşlarda kendi bataklığında en derine inmeye çabalasada çırpınışları boşuna oysa bu bataklıkta gelmişti dünyaya aynı pislik ölümüne izin vermezken o yine ölümün peşinde azrailde gıcık merak edilene almaya gelmiyor bir türlü. ölüm bu kez teğet geçmese de gelip alsaya beni.
aradan zamanlar geçmiş ya mekanlar aynı kalmış içimde.
o yine yazmış:karnındaki düşten aralanan gözkapağı.. bembeyaz karın uzandığı kızıl ufuk.. "düş"ünmemek mümkünmüdür düşle düşünmeyi düşükte buluşturan dilin bizi bıraktığı ıssızda! hiçin, anlamsızlığın huzura çıkması? bembeyaz karın uzandığı kızıl ufuk..kimsenin bilmediği bir pencereden..aralanan gözkapağı....
ben yazamamıştım bu kez ona. içinde huzur geçen şeylere ne olursa olsunlar yazmak gelmiyor içimden. içim ve huzur birbirine zıttaş...
ve birgün yine bir yazı geliyor :kendiyle kendinin izinde buluşuyor, bir yere varıp varmayacağını umursamayarak, yapacağı daha iyi bir şeyin olmadığının farkında.. kokluyor, topluyor, sonra çok düşünüyor, bazen de "belki"liyor unutup aslolanı.. böyle olmayacağını biliyor..nasıl olacağını bilmiyor.."işimiz aramak değil mi"hayır değil.üzerinde oyun oynamak.üzerimize oyunlar kurmak.hepsi bu!kendiyle oynamayı seven birine,çok gizli, dokunup kaçılmış bir şeymiş gibi..tehlikeli oyunlarve farkına varılmış kadar, ciddi!bu labirentte ebe!..
bu kez cevapta gecikmiyorum:içine atıldığımız kısmını unutarak veya buna aldırmayarak sonra hiç bişeymiş hiç olmamış hiç yaşanmamış sayarak sebebini içten içe bilerekama bilmiyormuş gibi yaparak labirentin içinde koşturmaca!hep aynı yoldan gidersen bir kere çıktın mı hep çıkabilirsin. mücadelen labirentle mi diye sorarsan labirenteki o kendini önemser bir çikolatalı kek misali mozaikebe vazgeçerse oyunan yeni ebe kim olacak ?
son denemezdi yazıda asla :belki susuz kalmışlardı, yoktu baharları ki tohumlarında çürümüştüler:)
ve son olmamıştı :ve belki suları fazla gelmişti , kıştı mevsimleri anlamadılar yeşermeyi reddettiler.. ve henüz bilmiyorlardı ağaç olmayı...olmadılar...düştü ağaçlar elmalardan teker teker..
daha anlatılabilse ya bir araya gelince çok daha var konuşmaya hevessiz yazmaya hevesli ruhu özgür ruhu farklı ruhu yalnızca karındaş iki yitik...

Bir-i-ktim

Yazmalıyım, kalemlerim bitmeli, kağıtlarım bitmeli ben yine de yazmalıyım, sonsuza dek anlatmalıyım. biri konuşturmalı beni yada susturmalı ama ben yazmaya devam etmeliyim. Ada vapurunda yandan çarklı bir kahve içip yazmak istiyorum. Haftasonu adalara gitmeli ve kilisede saatlerce yazmalıyım. devamı dönünce...

Yollar Ne Güzeldir Şimdi

Mezun olmanın en kötü yanı buydu işte. Yollara veda etmek zorunda kalmak. Düzene dahil olmak en acıtan yanıydı hayata karışmanın. Para kazanmalı insan sonra harcamalı o parayı. Gözkapağımda öksüz çocuklar büyütüyorum hasretini çektiğim. Gözümü kırpsam düşeekler diye uyumuyorum. Birinin adı Berfin diğerinin adı Havin. Sessi gecelerde sessiz masallar anlatıyorum onlara. Özgürlük türküleriyle büyütüyorum ve büyüdükçe büyüyorlar gözlerimde.Onlar da bu çarka dahil olmasınlar diy yummuyorum gözlerimi, düşmesinler diye kırpmıyorum. Ben ölünce bırakın açık kalsın gözlerim Berfin için Havin için bundan fazlasını yapamadı yazın mezar taşıma, sadece uzaktan bakıp yazabildi diyin, onları gözlerinde büyüttü...

Afrika

Afrikada bir çocuk henüz ölmek üzereyken ve aslında çoktn ölmüşken, henüz tanımışken Tanrıyı ve aslında hiç tanımamışken, son derece insancıl bir arzuyla ve aslında hiç insan gibi yaşayamamışken, başını gökyüzüne kaldırıp haykırdı: Tanrı olmak kolay iş, çok kolay hemde.... Zor olan afrikada bir çocuk olmak, buna gücün yeter mi???