29 Aralık 2009 Salı

AŞK


Aşk, bunca acının orta yerinde öylece duruyor. Duruyor ve bakakalıyor. Etrafı boşluk, öyle derin öyle büyük bir boşluk. Boşluğun içi sonsuz acı dolu, etrafı kor ateşlerle kaplı. Kalbin orta yerinde aşk var, etrafında boşluk, boşluğun etrafı alev, alevin etrafı yara bere...


Biri gelipte aşkımı almak isterse, biri gelip sevdiğim olmak istese; yolun başındaki sulu irinli yaralardan midesi bulanıyor, yaralardan geçen yanmaktan korkuyor ya da yanıp küle dönüyor alevlerde, alevi geçen boşluğa takılıyor bu kez de, boşluğa düşüyor. Kimisi çabalıyor. Çabası ya kendini garanti altına almaktan, boşluğa düşmemekten ya da boşluğumun derinliğini görememekten. Nice yolcu bu yolda harcandı gitti. Kimisi gelip acıma acı katmayı denedi ya aşka ulaşamadığından yaşattıkları yandı bitti kül oldu.


Size onu anlatacağım şimdi, onu neden unutamadığımı. Neden gündüzüm ve gecem olduğunu, neden gözüm ve kulağım olduğunu, neden elim ve ayağım olduğunu anlatacağım.


Birgün geldi o geldi.Dikildi kapımda. Günlerce bekledi. İçeri hırsız gibi süzülebilecekken o kapıyı benim açmam için bekledi.Araladım önce kapıyı yine bekledi, sabırla bekledi, yormadan bekledi. Açtım kapıyı. İçeriye girer girmez gördü yaralarımı. Elleriyle dokundu hepsine tek tek. en mide bulandırıcı olanları öptü. Onu dokunduğu, öptüğü her yara iyileşmeye başladı içimde.Kabuk bağladı yaralarım. Sonra alevlere baktı.İçimdeki yangını gördü.Ağladı, içimdeki acıya ağladı. Yanmaya başladı o da.Ateşi ateşimden öyle büyüktü ki benim alevlerim vız geldi ona. Boşluğa ulaştığında bir süre bekledi.Anlamak istedi, yargılamadı,ahkam kesmedi.Boşluğun sesini dinledi usul usul.Masallar anlattı boşluğuma,balonlar aldı,dizine yatırıp saçlarını okşadı boşluğumun.Sonunda anlattı ona boşluk neden böyle derin böyle sonsuz olduğunu. Sonunda anladı neden böyle derin bir boşluk olduğunu içimde.O anlayınca boşluk da yol verdi ona, boşluk böylesi şefkati hiç görmemişti.Boşluğu geçti O. Aşka ulaştı O.Renk öyle turuncuydu ki, bakınca görmemesi mümkün değildi, görünce unutması mümkün müydü? O aşka ulaştı. Aşka geldiğinde biraz dinlendi önce. Uzandı yorgun kalbinin üzerine. Kalp atışları aşka karıştı.Aşkı yorgan yaptı üstüne.Teni aşka karıştı.O aşka ulaştığında 4 mevsim oldu içim. Her mevsimi ayrı sevdik beraber yıllar yılı.Ama bir gün...

Bir gün O kalktı. Kalkarken sallandı içim, sendeledi O.

Bir gün O kalktı. Kalkınca döndü başı, şaşırdı içim.

Bir gün O kalktı. Yıllarca kıpırtısız yattığı yer Onun şeklini almıştı. Kalkınca engebeli yol onu sarstı. Etrafı gezmeye başladı O. Hala aşka ulaşmak isteyenleri gördü dışarıda,kızdı. Onların var oluşu rahatsız edince Onu, ayağını vurdu yere ben buradayım diye. O vurunca ayağını yere aşk acıdı.Uzun olmuştu acıyı hissetmeyeli.Yeni alevler sardı aşkın etrafını aniden ve başladı aşkı eritmeye.Ve boşluk sardı aşkın etrafını , başladı aşkın varlığını kendi hiçliği ile değiştirmeye.Aş küçüldükçe küçüldü.Dar geldi Aşk hem Ona hem Kendine hem Acıya. Boşluk yakaladı Onu. İçine doğru çekerken artık masal anlatamaz oldu. Düşmeden önce bir parça kopardı aşktan, aşk kanadı o boşluğa düşerken.Aşk acıdı,aşk yandı,aşk kanadı,aşk boşluğa düştü peşinden...

Bunca acının orta yerinde bekler aşk.Taaki bir gün biri gelip onu kanatana, onu acıtana kadar....

25 Aralık 2009 Cuma

Platonik

Adadaydık dün.aylardan aralıktı mevsimlerden ilkbahar. adayı gezmeye başladık . güneşin kızıllığını izledik tepede. yorulduk. dinlendik. kana kana süt içtik. kiliseye çıkmak istedik. üşendik. erteledik. hep ertelerdik. yarının geleceğine gönülden inanırdık o yüzden yarınlara kalırdı heplerimiz ve şeylerimiz.bekledik bir süre. insanları izledik. konuştuk soluksuz ve sustuk. sarıldık. gelip geçenler bize baktı. aldırdık ve umursadık. ormanın için doğru ilerlemeye başladı o bende peşine takıldım tabi. bir planı vardı aklıma gelmedi değil ya mırıl mırıl taktı beni peşine.
o önde ben peşinde ilerlerken onu ilk gördüğüm gün geldi gözümün önüne.
sarışın ve yeşil gözlüydü. nasıl endamlı nasıl havalı bir yürüyüşü vardı. sadece ben değil bütün sokak tutulmuştu ona hatta bütün mahalle.arada bir cama çıkardı her seferin başka bir renk fular olurdu boynunda. hep bakımlıydı hep güzeldi. aşağı doğru bir bakışı vardı gözleri içimi delerdi. ben hep aynı yerde dolanırdım o her an çıkar diye cama. son zamanlarda beni farkettiğini anlamıştım. bu kadar jest fark etmemesi mümkün değildi ya pas vereceğine hiç ihtimal vermemiştim. bir ara kayboldu camdan. içerden çağardılar diye düşünürken ben evden kaçmanın bir yolunu bulmuş aşağı gelmişti. birbirimize baktık. ona doğru koşmaya başladım....
gözlerimi açtım adalardaydık.aylardan aralıktı mevsimlerden ilkbahar. adayı gezmeye başladık . güneşin kızıllığını izledik tepede. yorulduk. dinlendik. kana kana süt içtik. kiliseye çıkmak istedik. üşendik. erteledik. hep ertelerdik. yarının geleceğine gönülden inanırdık o yüzden yarınlara kalırdı heplerimiz ve şeylerimiz.bekledik bir süre. insanları izledik. konuştuk soluksuz ve sustuk. sarıldık. gelip geçenler bize baktı. aldırdık ve umursadık. ormanın için doğru ilerlemeye başladı o bende peşine takıldım tabi. bir planı vardı aklıma gelmedi değil ya mırıl mırıl taktı beni peşine.
o önde ben peşinde ilerlerken onu ilk gördüğüm gün geldi gözümün önüne.
veteriner artık bu kediden hayır gelmez uyutucaz derken onu ilk gördüğüm gün geldi gözümün önüne, sahibi onun sütünden koymuştu o gün bana da.

24 Aralık 2009 Perşembe

YALAN

"çok şükür yaşıyorsun"dedi elimi tutmaya çabalarken. bunun şükredilecek ne gibi bir yanı olabilirdi çözemedim.
onun yüzünden intihar ettiğimi düşünüyordu. demekki kendini bu kadar önemsiyordu.
güldüm. o gülüşümü gelmesine sevindiğime bağladı.oysa ben onun egosuyla alay ediyorsum sadece.
bir hikaye yazmalıydım bir türlü beceremiyordum. önce onu çıldırtacak bir şey yaptım.
en mahrem yerlerine girdim hayatının. sakladığı, özenle koruduğu, değer verdiği geçmişini ağzıma sakız yaptım. canı sıkıldıkça sıkıldı bu yüzden. sonra tatalı tatlı hayatını yönetmeye başladım. o her şeyin kendi kontrolünde ilerlediğini düşünürken benim oyunumun bir parçası olduğundan henüz habersizdi.
birgün fark etti yaptığım şeyi. beni yakaldığını düşündü ıysa bu da benim oyunumun bir parçasıydı bundan haberi yoktu.
o gece yanında uyudum. benimle sevişmek istemedi korktu hamile kalırım diye ve bunu kullanırım diye. aklınca akıllı biri olduğunu düşünüyordu. sabah o duşa girdiğinde bir mektup yazdım ona. çok kırılgan bir yürekten dökülebilecek her şeyi yazdım ona. sonra çıktım evden sessizce. he bir de tokamı bıraktım mektubun yanına hep hoşuma gitmiştir filmlerdeki bu sahne. bunu da yaşamış olmanın verdiği sevinçle parmak uçlarıma basa basa çıktım evden. çok geçmeden bir mesaj attı bana. istediğim olmuştu kendini suçlamasını sağlamıştım. ona bir mesaj attım artık benim için yapılabilecek bir şey yok diye çok geçti. dün başım ağrıyor diye bana aldığı bir kutu ilacı içtiğimi söyledim. yani hem cismen hem de ruhen ölümüme onun sebebiyet verdiğini düşünmesini sağlamayı başardım. panikledi korktu çırpınmaya başladı.tıpkı denizden yeni çıkarılmış balık gibiydi. öleceğinden habersiz son bir nefes için çırpınıp duruyordu.
telefonu açtım bir süre sonra yalanıma inanmıştı. nasıl bu kadar kendini önemser bir insan hayret doğrusu. ben intihar edicek olsam senin için mi intihar ederim :)
hikayem gelmeye başlamıştı bile. dayanamadım sürdürdüm oyunumu. ama işe yaraması içinde en hafif dozundan 3 adet ilacı yuttum. Midem yıkandığında vücudumda ilaç çıkmalı dimi:)
tuttum hastahanenin yolunu acilin önüne geldiğimde bayılmış numarası yaptım. tabi hastahane personeli böyle alımlı şık giyimli bir bayanı bayılmış görünce seferber oldular. çok geçmeden geldi. doktor midemin yıkanacağını söyledi. daha önce hiç mide yıkanırken görmemiş merakla beni izliyordu. bende hastaymışım gibi gözlerim yarı açık onu izliyordum. canımın yandığını söylüyordum ona bir yandan, bir yandan da senin bir suçun yok, bununla alakan yok diyordumki iyice üstlensin duruma kendinin sebep olduğunu. bütün gün hastahanedeydik. bütün değerlerim normal çıkınca ben midem bulanıyo numaralarına yattım bu kezde:) gitmeyelim burada kalalım dedi bu gece. zaten doktorun da bırakmaya hiç niyeti yoktu beni çünkü 30 adet ilaç yuttuğumu düşünüyordu herkes. gerçeği bir ben bir de sokaktaki siyah beyaz kedi biliyordu. acaba o da şuanda gülüyor mudur:)
hastahanede de bir çok hikaye geldi aklıma. bir yandan onalrı kurgularken bir yandan da inlemeyi ihmal etmiyordum. Allah için vicdanlı çocuktu ben inledikçe o daha da çok üzülüyordu. sonunda hikayeyi bitirmeye karar verdim ve doktorla konuşup beni eve göndermesi konusunda ikna ettim. bu gece bende kal annenlerin haberi yok bir şey olsa anlamazlar ben sana bakarım dedi. doğrusu bunu planlamamıştım ama çok hoşuma gitti bu teklif. peki dedim. eve gittik yatağı hazırladı. bir yandan da herşeyin düzeleceğine ve güzel olacağına dair sözler verip duruyordu. uyumuşum.
Annem hadi uyan okula geç kalacaksın dediğinde günlerden salı aylardan mart yıllardan 2003'tü.
rüyası bu kadar keyif veren bu olayı 2009 yılının mart ayının perşembe günü yaşaacağım kimin aklına gelirdi?
kimsenin gelmesine gerek yok çünkü böyle bir olay yaşanmadı:)

Biri Bana Bir Şey Söylesin : 195 Kelime eder..

Işığın az, tükenmez kalemin tükenmek üzere olduğu bir noktadayım, kağıtlarım biteli hayli oldu.
Yazmanın tükenmek üzere olduğu bir noktadyım daha dün 4 hikaye yazdım oysaki. ama yazmak yetmiyor artık acıların azalmaya başladığı yerde yazılar da azalmaya başlıyor.sıkıntı içerisindeyim ruhumun derdi kendini aşınca hep böyle oluyor. bedenimden bağımsız olan ruhum inadına başka şeylerle uğraşmak istiyor aklımın kontrolünden çıktı tamamen. böyle olunca başkalarına yazılıyor yeni yazılar ve bende bundan hoşlanmıyorum. Madem öyle biri bana bir şey söylesin söyeldiği şeye 195 kelimelik bir yazı uazacağım. bekliyorum....

18 Aralık 2009 Cuma

Aklımı Düşürmüşüm

Kalp ile beyin arasında ne var?
  • Şah damarı var
  • Boyun var
  • Dudak var
  • Burun var
  • Göz var
Bir sorun var diyorum bende kendi kendime. Kalbime alınca birini aklımın kabul etmesi uzun sürüyor. Ya da aklımın onayladığı kalbime geç geliyor.

aklımın onayından geçen gözlerime takılıyor önce bir süre kabul etmeye çabalıyor gözlerim gördüğü yeni cismi. onaylaması uzun sürüyor.
ordan burnuma geliyor kokusu. kokusu kokuma karışınca dünyanın en güzel kokusu olmalı diyorum. toprak kokmalıyız birlikte, yaprak kokmalı kokularımız birbirine karışınca.
sonra dudaklarım onun için cümleler üretmeli ve hiçbir kelimem boşa gitmemeli dudaklarımdan çıkınca. dudaklarımın dudaklarına değdiği an bir olmanın biz olmanın farkındalığını yaşamalıyız ıslaklıkta.
dolayınca kollarımı boynuna onun bedeninden türediğimi hissetmeliyim.yapbozun ayrı yerlerdeki parçaları gibi birleşmeliyiz en eksik yanlarımızı tamamlamak üzere.
sonra şah damarımda kalıyor uzunca bir süre. uğrunda ölebilir miyim diye düşünüyorum bir süre. bu öyle cismen bir ölüm değil ama. karşımdaki insan için içimdeki beni öldürebilir miyim, onunla bir olmak için onunla yeni olmak için vazgeçebilir miyim kendimden? bekliyorum orada uzunca bir süre.
aşkın ömrü 3 yıl diyorlar ya belki her kalp, her akıl aynı süreci yaşıyor. bu sürecin her aşaması heyecan dolu oluyor ya zaten. kabul edebilirsen sonunda, şah damarından da geçmeyi başarırsa karşındaki zaten bitiyor o noktada iki kişinin bireysel aşkı, sonra bir olmanın anlamı başlıyor; uzun bir dostluk,güven, aşk, hasret ama bambaşka hiç eskisi gibi değil. o yüzden eski kalıp aşk sözcükleri yıkılıyor içinde insanın. daha önce hiç yaşanmamış oluyor. her aşk yeniden ve en baştan yaşanıyor ya insan sadece bir kişiyle yaşlanabiliyor...

ben bunları nerden mi biliyorum?

BOBİ, Koş Bana Geçmişimi Getir......

17 Aralık 2009 Perşembe

Pamuk İpliği


hayat pamuk ipliğine bağlı olmak diye bir terim var mı? ben bi yerden duydum ama nerden hatırlamıyorum..neyse buna bağlı bir şey(bütün şeyler şey oldukları için ayrı yazılır demişti dershanedeki türkçe öretmenim :) anlatacağım işte. resimde gördünüz mü insanların hatları nerelere bağlı...

bir özlem, bir hasret, çok fazla hayat ve kalp kırıklığı ve sevinç, mutluluk mu belki biraz ne anlama geliyorki? insan bünyesi bütün bunları içinde barındırıyor. tanımadığın bir insanı seviyosun ne garip tanıyosun sonra sonra daha çok seviyosun. sonra terk ediysun veya terk ediliyosun. ne si garip?

bir ağaca bir dlek tutturdum ağacın adı dilek ağacı oldu. bir dileğe bir ağaç tutturdum dileğim ağaçta asılı kaldı. binlere dilek var listede. belki öldükten sonra gerçekleşecek pek çoğu ama gerçekleşecek inanç bu ya...

hayatı pamuk ipliğine bağlı insanlar vardır tutmasanız düşecekler gibi.hoş tutsanız da düşecekler mutlaka...
bugün Şeb-i Aruz....pamuk ipliğine bağlı herkes kabulüm hayatta..kim olursan ol gel.ister sağlam köklerle bağlı ol hayata ister pamuk ipliğiyle kim olursan ol gel...

16 Aralık 2009 Çarşamba

Alice Harikalar Diyarında!!!

1-ben o.pu olmaya karar verdim.
2-o işte para yok.
1-o zaman ne deniyodu şu zengin adamların yanında gezenlere?
2-eskort
1-tamam işte ben ondan olucam
2- sende bu şans varken seni s.kerler bide üstüne sen borçlu çıkarsın..
1-haklısın...
2- yaratanın hoşuna gitmiyor yaratılanlarn planlar yapması.
1-napıcaz peki bu değneğin yalnızca iki ucu değil tamamı b.klu...
2- susup beklicez.sabır dicez beklicez.
1-yine mi ya yine mi kader dicez, susucaz,sabır dicez yine mi, ne geçti bunca zaman elimize sabırla birlikte koca bir hiç.
2- sabır sana ne zaman selamet getirecek sen bilemezsinki..bir zamanı var, var ve gelecek. ama sen herşey sein istediğin zaman olsun istiyorsun. zora gelince kaçmak genlerde var galiba.
1- ben sadece artık dayanamıyorum sıkıntıya, gerçekten çok yoruldum.ne suçum vardı benim? ben neden zengin bir ailenin şımarık çocuğu olarak gelmedimki dünyaya. neden benim yerime her şeyi düşünen planlayan benim yerime endişelenen bir ailem olmadı. ben neden çocuk olamadan anne baba oldum. hem de normalde sadece anne ya da baba oluyorken insan ben neden hem anneyi hem babayı aynı anda oluyorum. bu çok adaletsiz..
2-bunları kaldırmak kolay değil evet. ama bu zamana kadar iyi gittik. şimdi pes edemeyiz. karanlıktan şikayetçisin yıldızların güzelliğinin keyfini çıkar. sırtındaki yükten şikayetçisin var oldukları için tadını çıkar...
1- sen ve polyanna düşüncelerin.
2- sen Mephistopheles'ten uzak dur istersen biraz.
1- heh tam oldun şimdi Alice yine harikalar diyarında:)))ya gerçek bak yaşadığımız herşey gerçek canımız yanıyo burnumuz kanıyo midemiz acıyo bak bunlar somut şeyler...
2-keşke somutlaştırmakta aramaktan vazgeçsen hayatı. bırak ruhunu dolaşsın özgürce. burası gerçekten de harikalar diyarı.kokla bak hava, hava kokuyo sadece hava..
1- kimse beni anlamıyor sen bile anlamıyorsun, çok yalnızım.
2- neden sürekli birilerinin seni anlamasını bekliyorsunki, onlar seni anlamıyorlarsa sen onları anlamaya çalış. böylesi daha kolay olur. yalnız mısın az önce kalabalıktan şikayet ettiğini sanıyordum, hem anne hem baba olduğun için 3 kişilik çekirdek bir aieyi içinde barındıran biri yalnızlıktan şikayet mi ediyor?
1- benim biraz uyumam gerek çok yorunum. hem belki bu kez uyanmamayı başarabilirim.
2- uyu tabi ama uyanıp uyanmamak senin elinde değil.perdenin ne zaman kapacağını oyunu yazan biliyor....

12 Aralık 2009 Cumartesi

Sus dedi Sus'tum

Bu hikaye de 2 kişi var. İkisi tek bedende ama sığamaz oldular artık tek bedene ayrılmak istiyorlar. Ruh iki canlı olunca tek beden ne kadar geniş olursa olsun yetmiyor. Gelin dinleyelim ne konuştuklarını hep birlikte. Çözümü olan kurtarsın onları geç olmadan..

1-Sona doğru giderken insan yine de yeni bir başlangıcın olacağına inandırmak istiyor kendini. İnsan egosu öyle büyük ki tamamen yok olacağına bir türlü inanmıyor.

2- egodan kaynaklanmıyor bu inançtan kaynaklanıyor İslamiyetten haberin yok mu senin?

1- Dinler de tıpkı Tanrılar gibidir. İhtiyaç sonucu çıkmışlardır ortaya. İnsanları bir arada tutmak için en geçerli anayasadır din.

2- Peki bu gök, bu deniz bu ağaç bu dünya nasıl yaratıldı patlamadan mı bahsedeceksin bana güldürme lütfen. Peki patlama oldu diyelim peki patlamanın gerçekleştiği o büyük kütleyi kim yarattı?

1-bilmiyorum.

2- işte yine aynı şeyi yapıyosun. bir şeye inanmamak için geçerli sebeplerinin olması lazım tıpkı inanmak için aradığın sebepler gibi.

1- insan inanmadan da yaşayabilir.

2- dene o zaman. hayatta yakın çevrende bulunan insanlara inanmadan yaşamayı bir dene mesela. ya da dur o kadar uzağa gitme kendine inanıyor musun?

1- elbette kendime inanıyorum. ben ne yapıp ne yapamayacağımı bilebilecek kadar gerçekçiyim.

2- peki o zaman kendine inanmadan yaşamayı bir dene. veya şunu açıkla bana ne yapıp yapamayacağını nasıl biliyorsun?denedin ve gördün değil mi?

1- evet

2- peki nedir seni inanmamaya iten neyi denedin de olmadı?

1- ...

2-bence sen biraz daha sus içerde...

1- sustum..