13 Aralık 2012 Perşembe

KAHRAMAN

Ne zaman canım yansa yazıya kaçarım. Sanki yazınca dağılır acı, sanki yazınca bitmeye başlar... Oysa bu da sanrılarımdan biri sadece, sanki sanmak üzere gelmişim dünyaya... Her gördüğüme inanmak, herkesi içime almak gibi bir problemim var benim esasen. Nedenini henüz çözemediğim ama dostu düşmanı ayırt edemez bir halim var. Ne zaman canım yansa aslında yola çıkmak isterim, ardıma bile bakmadan. Ama cesaret edemem çoğunda, çok gitmişliğim de vardır oysa. Beni neyin tuttuğunu düşünürken prangalarım kendimi olduğum yere... Peki ya aidiyet... Aradığım, anlamadığım, yalvardığım bir kelime bu.... Bu zamanlar bitmeye başladığın da ise, her seferinde içimdeki bir kadını alır gider acı. Diyetidir bu acımın, içimdeki kadınları götürür beraberinde. şimdiden alıştırıyor beni, masumiyetini götüreceğim bu kez diye. Ben direniyorum. Çünkü en sevdiğim kadınlardandır masumiyet. onunla yaptığımız sohbetin tadına doyum olmaz, yaşanır kılan o dur bu hayatı içimde. Masumiyet en sevgili kadınımdır, en lezbiyen yanımdır. o da giderse içimden, ki hazırlanmış belli istemese de gidecek acıyla beraber, bu ortam bu dünya bu benlik değişmek zorunda kalacak yine. Ama hep böyle olmamış mıydı zaten, en son 3 yıl önce acı geldiğinde giderken özgüven kadınımı götürmemiş miydi? Acı canavarı içimde ne vakit uyansa kadınlarım saklanacak yer ararlar kendilerine, masumiyet neden bulamadı ki kendine yer bu kez? özgüven kadınım gittiğinden beri pek bir kimsesiz zaten, pek bir yalnız... oysa acı gelmeden önce kahramanım gelmişti, acıdan beni korur, daha fazla kadınımı almasına izin vermez sanmıştım. ama insanın kahramanın olmasının da bir bedeli varmış, kahramanım gelince çok fazla açmışım ben içimin kapılarını, acı bunu fırsat bilmiş... belki de kahraman kılığında geldi acı bu kez, öyle mi kandırdı beni?

17 Eylül 2012 Pazartesi

RÜYA

öyle insanlık halleri vardır, insanı insan olduğundan şüphe ettiren. öyle yalnızlık halleri vardır ki insanı insan olduğuna inandıran.. insanın halleri vardır oysa... ev hali, aşk hali, hüzün hali, ayrılık hali, arkadaş hali, sevgili hali,iş hali, eş hali, anne hali, evlat hali... bir de bütün halleri bir bünyede taşıyan insanlar vardır. bir yüreğin içinde pek çok yürek taşıyanlar, bir bünyede birden çok kişilik taşıyanlar. mecburen taşıyanlar...

26 Haziran 2012 Salı

BABASIZ KIZLAR BALOSU

O gece buluştuğumuz gece işte, çok uzun zaman sonra buluştuğumuz o gece hayatlarımız çoktan başka yerlere başka hayallere akarken ki geceyi diyorum... ne çabuk büyümüştük biz. ünzilenin hikayesinden değil bizimkisi, varmadan 8'imize ergin olduğumuz hem çocuk hem kadın olduğumuz dışında değil, yoksa töreye kurban edilmedik...edildik mi? biz baba terörüne kurban edilmiştik sahi ya. hayallerimiz, umutlarımız satılmıştı, bir genç kızın hayalleri veya bir çocuğun uçurtma mutluluğu kaç para eder sahi? kaç kadınla yaşanacak kaç orgazm değer bu hayalleri yıkmaya? biz çok güçlü kadınlarız, babalarımızdan daha güçlü, babalarımızdan daha zayıf çocuklarız... o gün sustuğumuz, daldığımız o Salkım Meyhanede ne çok acı birikmişti içimizde konuşmadığımız. acıdaşlar birbirini bulurlarmış, onların arkadaş olmaya ihtiyaçları olmaz çoğu zaman. aradan geçen yıllar, yaşanmışlıklar yıllar sonra karşılaşan acıdaşların arasından zaman mevhumunu kaldırır. o yüzden dost olmaktan da arkadaş olmaktan da bir emilliyi paylaşmaktanda ötedir acıdaş olmak. yıllar sonra aylar sonra belki yaşansa asırlar sonra birbirinin yüzüne bakıp birbirini tanıyabilecek insanlardan bahsediyorum, acıdaşlardan. Aynı umut vardır gözlerinde hepsinin, belki ye dair bir umut. ve aynı öfke vardır keşkeye dair. bir terkedilmiş bir sevilmemişlik bir hiçlik vardır yüzlerinde. gözleri umutla parlarken arka tarafta kalan gözyaşlarıyla anlaşırlar çoğu kez. hepsi başarılıdır acılarına inat, doğuştan bir zekaya sahiptirler ya bazen en çok bundan kurtulmak isterler. sonra taşı sıksalar suyunu çıkarırlar bu hayatın içinde. ama bir pamuk şeker bitiriverir o güçlü yenilmez çocuk-kadınları... hep kendinden çok başlarını düşünmeyi öğrenirsin, tercih edersin belki de. ama sen senin için çok geride kalırsın çoğu zaman. çünkü sen zaten başta baban için geride kalmışsındır. hayat kaynağını annen yaparsın veya varsa kardeşlerin, onlar için döndürmeye başlarsın dünyayı. önüne çıkabilecek her şeye meydan okursun, kimse ama kimse zarar veremez ki artık kadın - çocuklara... kadın- çocuklarda, şefkat vardır, masumiyet, hiç pes etmezler, vicdanları vardır, darmadağanık düşlerini bu hayata süpürge etmişlerdir. kadın - çocuklar, babalarını ne zaman görseler çocuk, babalarından ne zaman bahsetseler kadındırlar. babalarımıza benzeyen bütün erkeklere küfür ede ede içmiştik o gece. bizi sarhoş eden rakı değil acıydı. aynı yerden acıyordu canımız, birbirimizi anladığımız o yerden. biz çok güçlü kadınlarız dediğimi hatırlıyorum veya acıdaşlarımdan birinin dediğini veya hepimizin susupta bunu söylemek istediğini bilmiyorum. biz susmuştuk bir vakit, gözyaşlarımız gücümüzün ne kadar çok olduğunu anlatırcasına aktı...gücümüzün ne kadar olduğunu biz de bilmiyorduk.. Şimdi bu güzellerden biri evleniyor. biz o çok mutlu olsun diye dua ediyoruz. çünkü o mutlu olursa eğer biz tekrar inanıcaz yaşamaya, çünkü sanki o başarırsa biz de başarmayı istermişiz gibi... sanki onun kocası iyi bi baba olursa bu lanet kırılırmış bitermiş gibi, sanki o zaman bütün erkekler babalarımıza benzemezmiş gibi... ellerimde acıdaşımın kınası... hiç sevmem kına kokusunu ama bu kez farklı kokuyo sanki bu kez umut kokuyo sanki...

1 Haziran 2012 Cuma

B-A-B-A-B-A-A

Çocukluğumda aynanın karşısına geçer baba der dururdum. O zamanlarda arkadaşlarıma bunun bir tiyatrocunun diksiyonunu düzeltmede kullandığı bir stil olduğu yalanını uydurmuş ve onları inandırmıştım. Benimle birlikta aynanın karşısında saatlerce ba - ba derlerdi. Benim sesim hepsinden kısık hepsinden pusluydu. Hepinizden özür dilerim sizi kandırdığım için... Birine içinden gele gele dolu dolu ba-ba demek, iki harfi yanyana sıralayıp anlamlı bir bütün oluşturmaya çabalamak çocukluğumun eğlencelerindendi ve enderin üzüntülerinden... O gittiğinde benden bu iki harfi de çalıp gitmişti, bütün çaldıkları bir yana o iki harf büyüdüğümde bile hayatımdaki bütün cümleleri eksik ve acı dolu, buruk ve anlaşılmaz kılmaya yetiyor. ba-ba Sonra dikkat ettim herkesin ba-ba deyişi bir farklı,herkes kendinden ve ba-ba ile olan ilişkisinden bir şey katarak söylüyor bu iki kelimeyi. ba-ba... Evet aradan geçen onca yıl, onca olgunluk,, onca acı seni görüşümle beni tekrar 7 yaşıma döndürdü. Ben tekrar senin o terk edip gittiğin savunmasız kız çocuğu oluverdim. sanki saat 12'yi vurdu büyümek bozuldu... Eminim gözlerinin içine bakıp sana öfkemi kusmamı istiyorsun, eminim bu senin içini rahatlatacak, eminim en azından merhabayı senden esirgemeyeceğimi umuyordun bunların hepsine eminim. Ama öyle olmadı bu kez, bıraktığın kız çocuğu saat 12'yi vurmasına rağmen büyümek bozulmasına rağmen olgunlaştı. Yaş almadı belki ama yaşlandı. Gözleri yaşlandı, kalbi yaşlandı, paramparça ruhu yaşlandı... Ve bu yaşların ortasında sana merhaba diyecek taakati de kalmadı... Sen içini rahatlat diye, sen ba-ba sın diye, artık yaşlandın bir ayağın çukurda diye seni affetmeyeceğim. Yanımda olmayışını değil, kendine kurduğun hayatını affetmiyorum. Bir köpeğe sahip çıkarken kızlarını ba-ba sız bırakmanı affetmiyorum. Bana sarılmayışını, özlemeyişini, kızmayışını, gülmeyişini, hatıralar oluşturmayışını affetmiyorum... Her insanın zihninde ailesine ayrılmış bir hatıra albümü vardır. Kimimiz o albüme en renkli en sevgi dolu fotoğrafları koyarız, kimimiz bir parça hüzün. Benimse seninle ilgili oluşabilen tek bir anım yok o albümün içinde. Sadece kendi uydurduğum ba-ba-kız gezmelerimiz, elimden tutuşun, bana kızışın, benim için endişelenişin, ilk erkek arkadaşıma verdğin tepkin, üniversite diplomamla duyduğun gurur, iyi bir insan olmamla ilgili huzurun... vs. birer anı olmak için o kapıda bekliyorlar. Çoğu kez hayalini aynı biçimlerde kurduğum pek çok anıcık... Şimdi sen yine geldin, şöyle bir uğrayıp kendi hayatının içinde rakını yudumlamak, sevdiğin kadınla sohbet etmek, aileni görmek, sygı duyulmak ve özlenilmenin tadını çıkartmak için geldin. Herkes sana ihtiyacın olan ilgiyi ve saygıyı gösterdi, sanki onca haksızlığı, kırgınlığı sen yapmamışsın gibi. Ama benden bu ikiyüzlülüğü bekleme... Hayatımda tanıdığım en faşist adamsın sen. Ya da tanımadığım... Ba - ba...

22 Mayıs 2012 Salı

bak sana gökyüzünü vermeye geldim çocuk. ellerimde bilinmeyenin sırrı.. sana bu gece açacağım kapıları....

26 Nisan 2012 Perşembe

HEYBE'ye Bir Son Daha

Uzun oldu kitabımı yazıp bitireli. Ama çok fazla sonu var nedense bitmiyor. Bir son daha yazdım, en sevdiklerimden. Paylaşmak istedim, son olur belki.... Korktum... Korkum butun korkuları korkutacak kadar çoktu ıcımde... Ben bu odada kuflenmıs parmaklarmla tukettıgım omrume dair edebıyat parcalarken yan odada zevkten kendini parcalayan genclıgımın sesini duyuyorum. Bir an şehvet içerisinde odaya girip seksın ne kadar dakikalık olduğunu anlatmak gecıyor aklımdan. Kalkıyorum aynayla yuzyuze geldıgım o an yaşlılıgın sadece ıcımdekı gençlik pınarını kurutmadıgını fark ediyorum. Yuzumde heybeme doldurdugum bir dolu pısmanlıgın izleri var, gucsuzum... Her sarılışın ardından bir parçalarını emdıgım insanların kanları karışmış kanıma, tenıme, bedenıme... Hıc kuşkusuz alay eden de çok olmuştur, ciddiye almayan da. Ben gençlik kadar yaslıyım. Şimdi basınızı kaldırıp yüzüme bakmanızın vakti geldi tabıkı. Benim porsumus goguslerım artık sızı heyecanlandıramayacaklar ve bılgelıgım umrunuzda degil elbet. Sizde tıpkı benim bir zamanlar içine dustugum yanılgının içine dustunuz. Hep güzel ve genç kalacaksınız degil mı ? Hepınızı kandırıyorlar. Hayatta kalmak ıcın kendinize oyuncaklar alıyorsunuz.Evler, arabalar, lüks lokantalar yapıyorsunuz. Sırf sevişmek ıcın aşk denilen bısey icat ettınız. Zevk alamadıgınızda ayrılık yalanları uydurup karsınızdakılerden kaçarak uzaklasıyorsunuz Gozlerıme bakın ısrarla Bir hüzun ve kocaman bir umut var bu bakıslarda Ve bu umudu insanın insana binlerce yıldır oynadığı bir oyun olarak gormeyı başarın artık O oyunlrda binlerce anı parçası var İçinde Sevıncı ve üzüntüyü de barındıran Ama zaman O anıların birbirlerini bir daha asla bulamayacakları koca bir karanlık... Sız garip insanlar Yasamakla günah işlemi af dılemeyı dogmayı ve olmeyı iç içe soktunuz ve hep karıstırdınız Yaptıgınızın farkına hep ölmeden önce vardınız Oysa ölmek sadece olum anında gecerlıydı Sız ölümü yaşamın içine kattınız Ben ıstanbulun en çok geceden sabah gecıslerını severım Kul rengınden turuncuya döner yavaşça ama kendinden emin. Gecenin butun kini ve pisliği yerini yeni kınlere ve pıslıklere bırakır bu saatlerde O nöbet degısımlerınde masumdur ıstanbul O saatlerde şehir benim gibi ıssızlasır Bıan durup bakarım hangımız daha boş dıye Ben ıcımde yılları ve yasananları tasırken o içinde yasayanları taşır Ve hep veda etmeye o zamanlarda karar verırım Bildiğim tek şey var Sende yaşamış olmaktan pişman değilim Oysa bir zamanlar olmeyı bile bu vakıtlerde ıstemıstım Ne buyuk yanılgı Artık bitmiş son olarak 3 noktası konmuş kapağı takılmak ıcın hazır beklenen bu kitabın bu yaşam kitabının sonradan okunacak olması kimseyi iyi ya da yetenekli yapmayacak Yasananların yasanmıslıgına ve anıların ıssızlıgına çare olmayacak Okuyucu okuyup yorum yapacak ve kenara koyacak Ben ise sehırle beraber ıcındekılerı taşımaya devam edeceğim....

16 Mart 2012 Cuma

Bitse de Gitsek

Herkesin oykusu onemliydi..

Bulundugum yerde herkes birinci dereceden katilim olma sucundan yargilanabilir. Oysa sonuc benim gitmis olmam ve sonucu umursamadigim gercegini asla degistirmez. Evet uzun bir yol gibi gorunen saniyelik bi yola cikmak istiyorum, olum yoluna...

Kimin ne kadar uzulecegi, benden sonra ne yapacagi, ne kadar harika veya berbat hissedecegi umrumda degil.. Ben gittigimde sadece gitmis olacagim, hepsi bu...

Bu noktaya nasil geldigimin bi onemi yok, cunku zaten artik bu noktadayim ve sebebini bilmemiz bizi daha iyi daha ahlakli daha uzgun veya daha az aci ceken biri haline getirmeyecek.

Bitsede gitsek dedigimde suratima saskin bi ifadeyle bakip olmekten delicesine korktuklarini bildigim insanlarin bu dunya bi masal yalani hic de inandirici degil dogrusu... Zira bu bir sinavsa hepimiz caktik demektir...

Hicbir seyin bizim kontrolumuzde olmadigi bu dunyada yasama fikri delilik olsa gerek, amacsizca birgun daha gecsin diye bekliyoruz.

Kendimizi oyalamak icin satin aldigimiz esyalarimiz ve iliskilerimz var. Kendimizi hayata bagimli hale getirmek icin mulk ediniyoruz ve aile oluyoruz. Sanki aile olunca veya o luks arabaya binince olmeyeckmisiz gibi, sanki topragin altina girdigimizde uzerimizdeki kefenin markasi onemliymis gibi...

Ozur dilerim....

Bugune kadar yargikadigim yadirgadigim herkesten ve her seyden ozur dilerim. Ne kadar ahmak bi tavirdir bu. Karsindakinin ne hissettigini ne yasadigini bilmeden nasil umarsizca ahlaki deger yargilari yukleyebilirsin ona?

Veya bu ahlaki dege yargilari kime veya neye bore? Misal afrikada da geceli midir bu ahlaki tavir?

Orda acliktan olmek uzere olan bir cocugun umrunda midir mama kabinin markasi?

Ne kadar zavalliyiz, bir gun daha bitti ve bitirmek icin biriktirdigimiz omrumuzden harcamaya devam ediyoruz....

Hepinize iyi alis verisler.....

24 Şubat 2012 Cuma

AŞIK OLMAYALIM

Boşversene biz aşık olmayalım birbirimize. Konserlere gidelim. Uçurtma uçuralım, kumsalda uzanıp deli gibi içelim. Gecede yıldızlara bakabiliriz. Bisikletle gezerken yagmur yagsın, sırıl sıklam olalım. Benimle kek yap. Balık tutalım, sonra tekrar denize atalım. Boşver aşık olmayalım biz. Aşk korkutucu. Beraber eglenelim en iyisi, ama hep benimle uyu..