16 Ekim 2013 Çarşamba

AİDİYET

Morfinin panzehirinin morfinden yapılması gibiydi bu. Derdim kendimleydi. Sorunum Aidiyet. Hayatım boyunca bu sorunun peşinden koştum. Hep bu soruda takılı kaldım. Hep bu sorudan kaçtım. Şimdi telefonumun bile saatine bakmıyorum. Ayrılırken ait olduğum bu evi daha yeni kabulleniyorum. Ve bu aidiyette mecburiyetlerimle beraber son buluyor. Gözlerimi kapıyorum. Arabaların gürültüsü… bir yerde bir köpek havlıyor, ben görmüyorum. Görmeden yazıyorum, görmeden yaşadığım gibi. Gözlerim inançsızlığa kapalı. Nefesim kesiliyor. Kendimi dua ederken buluyorum. Dualar dilimden dökülüyor. Ben ağlıyorum. Ağlamanın fayda etmediği zamanlardayım, ağlamak fayda etmiyor. Acı çekenin bahanesi çok olur. Acı kendini çıplak hisseder çünkü, hep bir kılıfa ihtiyaç duyar. Utangaçtır acı. Çekingendir. Ve çok mazlumdur. Kıyamazsın. Acı öyle bir yakar ki seni ne isterse razı olursun. Dersin ki O’nun yüzünden. Ben diye bir şey yoktur acının içinde. Sen vardır biraz belki ama genelde O’dur. Belki biraz ıhlamur iyi gelir acıya, bir sıcak su torbası, hafif bir müzik ve bir battaniye. Şımarır bu kez acı. Daha bir yakar seni acına duyduğun merhamet. İyileşir, tazelenir, iyice yerleşir içine. Sonra seni hiç terk etmemeye karar verir. Kimler kimler gitmiştir de acın senden hiç vazgeçmemiştir. Acına bile kıyamıyorsundur sen aslında. Sanki dünyaya kıyamamak için geldin… Bunca kıyımın orta yerinde, en çok da sana kıyarlarken sen kıyamazsın hiç kimseye ve hiçbir şeye. Herkesi anlarsın ve affedersin içinde. Bu kötü gelir bazılarına, bazıları imrenir buna, bazıları anlamaz, bazıları zorlar, sen bazılarına bakarken bulursun kendini. Yaptığının yeryüzüne dağılış biçimi seni O yapar. Bir tek kendine O değilsindir. Unuttun mu acını bile bu yüzden sevdin sen? Şimdi kayıpsın artık. Nereye gidersen git, kimin kapısını çalarsan çal aradığın kendinsin. Özlemek diye bir duyguya isyandasın. Şimdi senin için susma vakti. Kelimelerin tükendi, belki bir cigaran olsa devam edebilirsin. Ama şimdi susma vakti. Bir yudum kahve alıyorum. Sonra bir mum daha yakıyorum. Gözlerim kapanıyor. Uykum var. Gözlerim kapanıyor. Uyuyorum. Muma uzanan elim yanıyor. Kendime doğru kanıyorum. Bütün yangınlar içimde başlıyor sanki. Sanki hiçbir şey başlamıyor. Gözlerimi kapıyorum. Bir cigara olsa diyor iradem bana sesleniyor. Şahsına münhasır bir cigaram olsa şimdi diye zonkluyor beynim. Uyuşmak istiyorum, uyuşsam diyorum en masum halimle kendime, birazcık çok azcık… aklım kendiyle kavga ediyor. Sesim kısık içimde bile duyamıyorum. Acaba diyorum sonra gerekten yaptım mı? Bu sanrıya hep cevap arıyorum. Sanrılarımın çoğaldığı günlerdeyim. Hep sanıyorum. Öyle olmasından emin olmak beni korkutuyor… Bir şeyin net olmasından daha kötü ne olabilir ki? Netlik bitirir her şeyi. Zamanın hangi dilimindeysen o dilimin önemi biter. Beklemek hep güzeldir, emin olmadıkça umudun vardır. Huysuzluğum hep bu yüzden. Ben herkesi emin kılarım kendimden. Nettir insanlar benimle ilgili, o yapmaz, o gitmez, o affeder, o konuşur yine, birazdan geçer siniri… Ama ben sevmem kimse hakkında emin olmayı. Bir gün sevdiğimden ertesi gün nefret etmelerim hep bu yüzden. Hem sonra kediler var bir de. Nerden aklıma geldiler şimdi anlamadığım. Kedi alacaktım evime, birlikte yaşayacaktık. Erteledim, ertelemek büyük bir kibirdi oysa. Ve şimdi ertelenmişliğin bittiği yerdeyim. Bütün yollarım kapalı. Bütün çarelerim tükendi. Zorundayım ve zorunda olmaktan hep korktum. Senin kontrolünde olmayan her şey korkutucudur çünkü. O diye birini bulmak zorunda bırakır seni zorunluluk. O’nun yüzündendir her şey, zorunluluğu yaratan kişi yüzünden. Bu kolaydır… Gözlerimi açıyorum. Ellerim acıyor. Gözlerim ve yüreğim. Keder ve acı doluyum. Her yanım her duygum acı çekiyor. Nefretim bile acıyor içimde. O diye biri var herkesin dilinde. Herkes 3. Bir tekil şahıstan yana dertli. Kimi aldatılmış, kimi aldatmış, kimi ölmüş, kimi öldürmüş, kimi terk etmiş, kimi terk edilmiş. Hepsi O’nun suçu. Herkesin kendine ait bir O’su var zor zamanları için. Ben bulamıyorum. Bütün suçlar henüz işlenmemişken bile benim yüzümden olmuş olabilir. Mesela Afrika’da bir bebek benim yüzümden ölüyor şu anda, aç. Suriye’de bir delikanlıyı benim yüzümden vurdular. Şekillerin hepsi meçhulde, ben bütün olayların failiyim… Gözlerimi açıyorum. Gözlerimi açmanın fayda etmediği zamanlardayım. Sözlerim kayıp, içim dışım önüm arkam soğuk. Buz kesiyorum. Gözlerimi kapıyorum tekrar ve tekrar. Sanki gözlerim kapalı olsa her şey geçecekmiş gibi. Biri zili çalıyor, bir bebek ağlıyor, biri korna basıyor, bir kadın aynı anda orgazm oluyor. Çığlıklar duyuyorum, sebepleri farklı, tonları farklı çığlıklar. Derken sesler anlamını yitiriyor. Derin bir sessizlik. Kimliksiz kişiliksiz bir sessizlik sarıyor etrafımı. Sözlerim kendi çöplüğüne dönüyor. Onlar da beni terk ediyor. Kapanıyorum, cenin oluyorum yeniden, dünyanın karnına sığmanın peşindeyim, içine almıyor beni. Tüm uzuvlarımı kapatıyorum. Akşam oluyor, sabah oluyor, gece oluyor. Ben kayboluyorum. Bilmediğim bir düşünce labirentinde çıkışı arıyorum…

Hiç yorum yok: