15 Ağustos 2011 Pazartesi

UZAKTAN AŞK

Yeni evimdeki kaçıncı gecem bu bilmiyorum. Yastığımın altında hala anahtarım. Her gece seni rüyama getiren bilinçaltıma şükürler olsun. Sabahları uyanmanın zorlaşmasına sebep oluyorsun, biraz daha sarılı kalmak istiyorum sana, en azından rüyalarda yasak değil yaşamak...

Kokun, ahh nasıl bir şeydir o. Peki ya gözlerin bu kadar içime derinime bakarken daha ne kadar ayrı kalacak ellerimiz? Uzun zamandır yazıyorum sana, senin için yazıyorum ya hiçbir zaman okumayacağını bile bile olsunlarla yazıyorum yine de, senin için anlamı olmadığını bile bile yazıyorum.

Birkaç dakika hayal ediyorum seninle, sadece senin içinde yer aldığın birkaç an istiyorum... Oysa öyle uzaksın ki bana. Seni sevmek sadece can alıcı..Sen ile beni aynı cümle içinde bile kullanamıyorum...

Nereye baksam sen oluyor, bütün gözler senin gözlerini hatırlatıyor. Bir filmi aynı sahnede farklı koltuklarda izliyoruz. Senin güldüğün yerde ben düşünüyorum, benim kahkahalarım sana anlamsız. Hep bir bahanem var uygunsuzluğumuza....

Eşit olmanın yanlış olduğunu düşündüren adam, aynı çizgide asla yürüyemeceğim ideoloisi eksik adam. Hem zaten bende astigmat var düz çizgi çizemiyorum ki...Ne olmuş ? Belki ben çıkarım yoldan, belki sen yoluma girersin diye umut ediyorum, belki de yeni bir yol çizeriz kendimize önemsemeden düzgünlüğünü...Ya da yolları sileriz büsbütün...

Bana ait ne varsa sana uzak hepsi kaybolacak birgün, bütün uzaklar yakın olacak , yakınlık utanacak ellerin ellerime değdiğinde...


Kalbim sıkışıyor...

İmkansızlığın ne anlama geldiğiniz sorsalardı seni tanımadan önce yok öyle bir şey dünyada derdim. Oysa şimdi imkansız kelimesinin ne kadar dünyevi olduğunu biliyorum.

AŞK, şimdi hiç yola çıkmamış birini bir tren garında beklemek gibi...

AŞK, şimdi birgünü 47 saat yaşamak gibi....

AŞK, şimdi kimliğinden kaçmak, kendine sığınmak, kendinden kaçmak gibi...

Nereye gidersem gideyim sana gidiyorum, nereye kaçarsan kaç bana kaçacaksın...

Oysa her şey biter, ilk kez ve son kez SENİ SEVİYORUM...

1 yorum:

Özgür dedi ki...

İyi de neden 47 saat? 46 olsa. :))

Platonik aşk mevzusu en çok benim başıma dert açmıştır bu hayatta, ya da imkansız aşk diyelim şuna. Ama farkına vardığım bir şey, hiç kimse vazgeçilmez değildir.

Aşık olduğun kişi en iyisidir, çünkü ondan iyisi henüz karşına çıkmamıştır.

Aha bu da sosyal mesajdı. :))

Sevgilerle...