9 Ağustos 2011 Salı

Bağlantı Molası

Yok bu internetle alakalı bir konu değil. Sadece uzunca bir zamandır içime bağlanma problemi yaşıyorum.

Seninle nasıl dertleşesim var neler oldu neler bir bilsen. Yo yok hiçbiri bir felaketle sonuçlanmadı, hepsinden ders alındı, öğrenildi, yaşadıklarım affedildi ve kenara bırakıldı.

Ama sana anlatmak istediğim çok özel biri var. Bunca kargaşanın, kaosun ortasında parlayan, beni parıldatan biri... Benim için imkansız biri ama imkansızlığıyla kabul görülüp sevilen biri... Şimdi adından başlayıp yedi ceddine kadar yazmak istiyorum onu ya dediğim gibi imkansız biri...

Birini sevmek duygusunu yeniden damarlarımda hissettiren biri, hem de tek başıma.

İnsan birini bu kadar özler mi yanındayken bile, özler dokunamadığı için, dokunması yasak olduğu için özler.Bakışlar kaçamak olduğu için özler, gözlerine bir saniye bakabilmek için anı kollamak ne zordur bir bilsen. Kimsecikler görmeden bir saniye bakabilsem gözlerine diye nöbet tutmaya başlarsın günün orta yerinde. O bir saniyelik zaman gelir, artık dünya bir saniyeliğine de olsa bizimdir. Bizden başka kimse yoktur, yasak yoktur, gizlenmek yoktur, sadece gözleri vardır o dünyanın içinde turuncuma katılır....

sonra biri bozar o asırlık saniyeyi, hiç umursamadan bozar, hiç düşünmeden, onun için dünyanın en önemsiz bozgunudur bu,bizim içinse bir dahaki saniye için nöbet vaktidir.

İkimizinde bildiği, konuşamadığı bir durum bu. O konuşamaz çünkü ben onun için imkansızım, ben konuşamam çünkü o benim için imkansız...Bunca imkansızlığın ortasında biz kendimize saniyelik imkanlar yaratmaya çabalarız.

Sonrası... sonrası büyük bir pişmanlık, geç kalınmışlık, erken varılmışlık, tamamlanılmamışlık, haksızlık...bütün lık lar...

Oysa ellerim ellerine değmek için çırpınırken o umulmadık bir anda elimi tutmanın ve bunu insanların gözüne sokmanın bir zararlı yanını görmüyor. Bunu o kadar iyi başarıyor ki ellerim hep elleri için hazır bekliyor. Bir bahane bulsa diyorum hala özlemedi mi elleri ellerimi?

Ama bunlar tüm bunlar benim içimde, onun içinde mühürlü.. Konuşulmayan sadece yaşanan ve hissedilen, asla adı konmayan konmayacak olan duygular...

Ben seni sevdim, öyle ansız bir anda geldin ki, anlarımın tümü oldun, öyle öksüz bir zaman da geldin ki ben seni sevmek zorunda kaldım, öyle yorgun bir zamanda su verdin ki yüreğime beni öyle bir dinlendirdin ki senden kalkıp yola devam etmek istemiyorum.

Kollarında olmanın nasıl bir duygu olduğunu düşlerken ben, biliyorum ki bir kez sarılsam sana bir daha bırakamam seni, bu yüzden uzaktan aşk bizimkisi...

Yazmaya başladım ya bugün bu bir iç hönkürmedir, devamı elbet gelir, daha güzel gelir, çokça gelir...

2 yorum:

Özlem dedi ki...

Her zaman ki gibi yazın başlı başına harika. Ancak özellikle etkilendiğim paragrafı söylemek istedim. Yüreğine sağlık Ezgi..
''Ben seni sevdim, öyle ansız bir anda geldin ki, anlarımın tümü oldun, öyle öksüz bir zaman da geldin ki ben seni sevmek zorunda kaldım, öyle yorgun bir zamanda su verdin ki yüreğime beni öyle bir dinlendirdin ki senden kalkıp yola devam etmek istemiyorum.''

Özgür dedi ki...

Sev tabi. Sevmekten güzel ne var ki?.